Semih... Olmadı Semih, bu hiç olmadı...
Fenerbahçe’nin ilk on birinde sahaya çık,
bir
gol at, bununla da yetinme arkadan
bir gol daha... Bu da yetmemiş,
“Alex usta”ya
öyle bir pas ver ki, “usta” da “çırağın” pasını
gol
yapsın...
Olmadı Semih, tanışmıyoruz ama babanla yaşıt
olabiliriz, sana içtenlikle “oğlum” desem olur mu? * * * Bak oğlum, sen ilahların hoşuna gitmiyorsun,
senden kurtulmak için İspanya'dan’dan “Kral”
diye birini getirdiler, tutturamadılar, mal ellerinde
kaldı, zarara girdiler. Niye? Sana gol attırmamak için... Sen de onlara inat, yedek kulübesinde oturup
Gol Kralı oldun, üstelik milli takımda attığın goller
de caba... Yedek kulübesinde “nöbetçi golcü” sıfatıyla
otururken, ihtiyaç halinde sahaya sürülüp de gol
attın, sonra ne yaptın? * * * Koşup geldin, yedek kulübesine oturdun! Bu kadar güzel, bu kadar ince, zarif davranışını
anlayan oldu mu? “Benim yerim burası!” diyordun ama yine bazılarını
rahatlatamadın... * * * Pazar
günü baktık, bu huyun değişmiş, hem sahaya
ilk on birde çıkıyorsun,
golü atınca da takım arkadaşların, başta Alex,
hepsiyle kucaklaşıp, sarılıyorsun. Onu herkes yapar, yapıyor, oysa sen golden
sonra yedek kulübesine oturup, seni
beğenmeyenlere cevap verirdin, tabii anlayana.. “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul
zurna az!” derler ya! * * * Bizi Aykut Kocaman ile Oğuz Çetin’in dostu
sanırlar, oysa Oğuz’la bir kere olsa dahi
merhabalaşmadık, Aykut’la ikisinin lehine
yazdığımız ve Ali Şen’i eleştiren yazımızdan,
tahminen iki yıl sonra Milliyet’in yemekhanesinde
karşılaştık, daha doğrusu Aykut karşı masadan
kalkıp geldi, gecikmiş teşekkürlerini sundu,
sağ olsun. Neydi o yazımız? Oğuz’la, Aykut’un oynadığı maçta Fenerbahçe
Trabzon’u yenmiş iki golü de bunlar atmıştı,
üstelik Oğuz kaptandı, takım şampiyon... Ertesi gün ne oldu? Ali Şen ikisini de Fenerbahçe’den attı. Bu kabul edilecek bir davranış değildi, 50 yıllık
taraftar ve kulüp üyesi olarak bunu kabul etmedik... * * * Ali Şen, bu yazımızı hiç sorun yapmadı,
karşılaştığımız her yerde ayaküstü de olsa
dostluğumuz sürdü... Oğuz’la Aykut teşekkür bile etmediler, iki yıl
sonra Aykut lütfedinceye kadar... * * * O günlerin Aykut’u bugün Fenerbahçe’nin
başında, maçtan sonra soruyorlar: “Semih’in bu güzel oyunu, acaba yeni transfer
Senegalli Niang’ın gelişine mi bağlı?” Yani demek istiyorlar ki: “Semih, pabucun pahalı olduğunu anladı, ondan
böyle oynadı!” Aykut’un cevabı: “Semih’in iyi oynaması için her hafta yeni oyuncu
transfer edemeyiz.” Soğuk ve donuk, neredeyse
Semih’in iyi oynamasına “maalesef!” diyecek... * * * Bir de kaptanlık olayı var... Alex
oyundan çıkarken kaptanlık bandını Semih’e
veriyor, doğrusu bu Semih
ikinci kaptan,
ama Semih bandı Emre’ye zorla taktırıyor. Niye?
Yorumlar değişik, Semih belki Emre’nin
kendisinden daha kıdemli Fenerbahçeli olduğunu
düşünmüştür...
“Bu da nereden çıktı?” diyeceksiniz...
Evet, Emre Galatasaray’da oynamış ama, meğer
gizli Fenerbahçeliymiş, gönlünde Fenerbahçe
yatarmış...
Kim söyledi bunu?
Galatasaray’ın ünlü oyuncusu Hasan Şaş,
televizyonda söyledi.
Demek Emre “gizli” din taşırmış, “takiye”
yaparmış... Aziz Yıldırım’ın kendisini baş tacı
yapışından belli değil mi?
* * *
Ve Semih, şunu iyi bil ki bu memlekette başarı
ve sadakat mutlaka cezalandırılır.
Kim olursa olsun!
|
|
|
|