14 Nisan 2012 Cumartesi

AGORA MEYHANESİ ŞARKISININ İLGİNÇ ÖYKÜSÜ

Yüz bulamayan aşık o zamanlar Dr. Onur Şenli, ne bir şair ne de bir besteciymiş. Bir Tıp talebesiymiş. Tıbbı da zar zor bitirmiş :)) 
Bu şiiri 1959'da İZMİR'in salaş meyhanelerinin olduğu AGORA semtinde içip içip, aşkını düşünürken yazmış.
Üstelik İstanbul'da Balat'ta bulunan 8 köşeli AGORA MEYHANESİ'nin varlığından da habersizmiş. Farkında olmadan bu meyhaneyi meşhur etmiş Onur Şenli. Daha sonraki yıllarda İstanbul'daki meyhaneyi merak eder ve gider. Meyhane kapalı olduğu için yan komşudan anahtarı temin ederek içeriye girer. Girdiğinde ise, gördüklerine inanamaz. Meyhane, aynı şiirinde yazdığının aynısıydı. Hem de 8 köşeli :))

Burada saçların her teline bir galon içilir
Gözlerin her rengine bir şarkı seçilir
Sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin
Bu sekiz köşeli meyhane seni bilir



Onur Şenli, yazdığı şiirin değiştirilmeden şarkı yapılmasına izin vermiş, ama ne yazık ki şiir değiştirilmiş ve iyice de kısaltılmış. Şiire şarkı bestesini yapan İSMET NEDİM, ilk yorumlayan GÖNÜL YAZAR'mış.


Şiir'in şarkı olmuş hali ve..




Agora Meyhanesi

Burası agora meyhanesi 
Burda yaşar,aşkların
En divanesi, En şahanesi.

Bu gece,benim gecem.
Cama vuran her damlada
Seni hatırlıyorum



Ve sana susuzluğum

Bu akşam ümitlerimi
Meze yapıp,içiyorum.
İçiyorum,içiyorum
İçiyorum,içiyorum.







..original hali.
Agora Meyhanesi

Sana bu satırları
Bir sonbahar gecesinin
Felç olmuş köşesinden yazıyorum
Beşyüz mumluk ampullerin karanlığında
Saatlerdir boşalan kadehlere
Şarkılarını dolduruyorum
Tabağımdaki her zeytin tanesine
``Simsiyah Bakışların'ı koyuyorum
Ve kaldırıp kadehimi
Bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum.
Burası Agora Meyhanesi
Burada yaşar aşkların en madarası
Ve en şahanesi





Burada saçların her teline bir galon içilir
Gözlerin her rengine bir şarkı seçilir
Sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin

Bu sekiz köşeli meyhane seni bilir
Burası Agora Meyhanesi
Burası arzularını yitirmiş insanların dünyası...
Şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı
Boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik
Bu akşam umutlarımı meze yapıp içiyorsam
Elimde değil
Bu da bir nevi namuslu serserilik
Dışarda hafiften bir yağmur var
Bu gece benim gecem
Kadehlerde alaim-i semaların raksettiği
Gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece bu
Camlara vuran her damlada seni hatırlıyorum
Ve sana susuzluğumu
Birazdan şarkılar susar, kadehler boşalır
Umutlar tükenir, mezeler biter
Biraz sonra bir mavi ay doğar tepelerden

Bu sarhoş şehrin üstüne
Birazdan bu yağmur da diner
Sen bakma benim böyle delice efkarlandığıma

Mendilimdeki o kızıl lekeye de boş ver
Yarın gelir çamaşırcı kadın

Her şeyden habersiz onu da yıkar
Sen mesut ol yeter ki ben olmasam ne çıkar?
Dedim ya burası Agora Meyhanesi
Bir tek iyiliğin tüm kötülüklere meydan okuduğu yer

Burası Agora Meyhanesi
Burası kan tüküren mesut insanların dünyası



Gelelim İstanbul Balat'taki meyhanenin özelliğine. Sabah Gazetesinden bir alıntı yaparak yazıyorum.
Ucuz şarap içilen bir meyhane... Her ucuz meyhanede olduğu gibi dışarıdan meze getirme özgürlüğü de bulunmakta. Adı, şimdi anıların hangi kilerindedir, bir meyhane müdavimi vardı, ki bütün işi müşterilerin ayak işlerine koşturmak... Bir bardak şaraba bir avuç sarı leblebi mi meze olacak, bu 'arkadaş' alırdı. Ya da bir paket Bafra sigarası mı? Yine bu 'arkadaş'... Ama katiyyen bu hizmeti için bahşiş kabul etmezdi. Hizmetinin karşılığı, gönlünüzden ne koparsa ya bir, ya iki bardak şaraptı. Ve her 'bardak' şarap ısmarlandığında, meyhaneci tezgâha beyaz tebeşirle bir çentik atardı. Ismarlanan şarapları da keyfince tüketirdi. Meyhanenin kapanma saati gelince, meyhane sahibi, beyaz tebeşirle attığı çentikleri sayar, o 'arkadaş'ın içtiği şarapları bu hesaptan düşer, fazlası çıkarsa da para olarak öderdi. Agora Meyhanesi, böyle bir ortamın ve aşkın şiiridir işte.. REFİK DURMAŞ
Kaynakhttp://www.sabah.com.tr/Ekler/Cumartesi/Yazarlar/durbas/2009/10/10/agora_meyhanesi_nerededir






13 Nisan 2012 Cuma

HAREM Tabloları - 11 Yabancı Ressamlardan.



















7 Nisan 2012 Cumartesi

Ünlü Camilerimizden Kısa Bilgiler (2)

Büyük Mecidiye Cami (Ortaköy Cami)


İstanbul'da Ortaköy semtinde bulunan cami, Sultan Abdülmecid tarafından Mimar Nigogos Balyan’a 1853 yılında yaptırılmıştır.
Halk, semtinnden dolayı, Ortaköy Cami olarak da adlandırmaktadır.














Bezmialem Valide Sultan Cami (Dolmabahçe Cami)



İstanbul'da Dolmabahçe'de bulunan Cami, Sultan Abdülmecid'in annesi Bezmialem Valide Sultan  tarafından 1823 yılında  başlatılmıştir. Valide Sultan'ın ölümü üzerine Sultan Abdülmecid tarafından tamamlanmış ve tasarımı Garabet Balyan'a aittir. 1825 yılında açılışı yapılmıştır.
Cami, Dolmabahçe Sarayı'nın bütünü içinde düşünülüp, Dolmabahçe Camii olarak da adlandırılmaktadır. 






Yeni Cami (Valide Sultan Cami)


İstanbul'da Eminönü semtinde bulunan Cami, 1597 senesinde 3. Murad Han’ın eşi Safiye Sultan tarafından başlatılmıştir.   1. Ahmed’in tahta çıkışıyla yarım kalan inşaat,  4. Mehmed'in tahta oturuncaya kadar da yarım halde beklemiş.
4. Mehmed’in annesi Hatice Turhan Sultan, uzunca yıllar yarım halde bekleyen inşaatı, masraflarını kendi cebinden karşılayarak 2 yıl gibi kısa bir sürede bitirtmiş. Yani cami, 66 yıl sonra tamamlanmış. Camiin yapımına Mimar Davut Ağa başlamış, Mimar Dalgış Ağa sürdürmüş, Mimar Mustafa Ağa tarafından da bitirilmiştir.
Nuruosmaniye Cami

İstanbul'un Çemberlitaş semtinde bulunan cami,
1748-1755 yıllarında inşa edilmiştir. I  Mustafa Ağa. ve yardımcısı Simon Kalfa tarafından gerçekleştirilen inşaat, I.Mahmut tarafından başlatılmıştır; I.Mahmut’un ölümünden sonra kardeşi III. Osman zamanında “Nur-u Osmani(Osmanlı’nın Nuru) adıyla tamamlanan cami, adını, padişah III. Osman’dan ve caminin içindeki ışıktan aldığı söylemler arasındadır.

Eyüpsultan Cami




İstanbul'da Eyüp semtinde bulunan cami, Sultan Üçüncü Selim zamanında 1798-1800 yıllarında Uzun Hüseyin Efendi tarafından yaptırılmıştır. Çeşitli tamiratlar ve yıkımlar gören bu cami aslında yıkılan ilk caminin yerine yapılan 2. camidir. Cami, islâm aleminin umut kapısı haline gelmiş olup, ziyaretçi akınına uğramaktadır.




Fatih Cami




İstanbul'un Fatih semtinde bulunancamiin inşaasına 1462 yılında başlanmış, 1470 yılında tamamlanmıştır. Mimarı, Sinaüddin Yusuf bin Abdullah'tır (Atik Sinan).Depemlerde büyük zarar gören Cami  II. Bayezid, 1766 Sultan III. Mustafa1767 ve 1771 yılları arasında cami Mimar Mehmed Tahir Ağa'ya onartılmıştır. Dolayısiyle cami,ilk yapılışındaki görünümünü kaybetmiştir.Cami aynı zamanda 1932 yılında ilk Türkçe ezanın okunduğu camidir.

Ünlü Camilerimizden Kısaca Bilgiler

Süleymaniye Cami


İstanbul, Eminönü'nde bulunan Süleymaniye Cami, 47 yıl hükümdarlık süren Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan'a  1557 yılında yaptırıldı. Caminin inşaatı, külliyesi ile birlikte 7 yılda tamamlanmıştır. 
Mimar Sinan bu eserini ''Kalfalık eserim'' diye nitelendirmiştir.

Selimiye Cami




Edirne'de bulunan Cami, Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu 2. Selim tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır.'. Selim, 22 Haziran 1567'de İstanbul'dan Edirne'ye gelmiş ve Avusturyalılar'la yapılan barış anlaşmasına kadar burada kalmıştır. Caminin yapım kararının o günlerde verildiği söylemler arasındadır. Bir başka söyleme  göre, Türkler tarafından "Seddi İslam" olarak algılanan Edirne'nin seçilmesinde padişahın gördüğü bir rüya esin kaynağı olmuştur. Hz. Muhammed, bu rüyada İkinci Selim'e Edirne'yi ve şimdiki yeri işaret etmiştir.Mimar Sinan, bu eserini ''Ustalık eserim'' diye nitelendirmiştir.
Ulu Cami



Bursa'da bulunan Ulu Cami,1396 yılında Yıldırım Bayezıt Han tarafından yaptırılmıştır. Dört yıldan kısa bir sürede, 1399 yılında tamamlanmıştır. Bursa'da inşa edilen padişah camilerinin dördüncüsüdür.
Caminin mimarı, kesin olarak bilinmemekle beraber, Ali Neccar'dır 







İstanbul'da bulnİan Sultan Ahmet Camii,1609-1616 yılları arasında sultan 1. Ahmet tarafından Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştır.
Türkiye'nin 6 minareli olarak üç camiiden ilk olanıdır.
Yabancılar, bu camii mavi cami olarak (Blue Mosque) adlandırmaktadırlar.
Nedeni ise, mavi-yeşil-beyaz renkli iznik çinileriyle bezendiği ve büyük kubbesinin içi de mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği içindir.
                                                                                    
                                
 Sultanahmet Cami


Ayasofya Camii
İstanbul'da Sultanahmet Camiinin karşısında bulunur ve Bizans İmparatoru 1.Jüstinyen tarafından M.S.532-537 yılları arasında  Patrik Katedreli olarak yaptırılmıştır.
1453 yılında İstanbul'un fethi ile birlikte Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1935 yılından beri de müze olarak kullanılmaktadır.
Ayasofya’nın merkezî kubbesi defalarca çökmüş, Mimar Sinan’ın binaya istinat duvarlarını eklemesiyle bugüne kadar hiç çökmemiştir.
Bayezid Cami






İstanbul'un Beyazıt semtinde bulunmakta cami, Sultan II. Bayezıd tarafından yapılmıştır. Mimarı kesin olarak bilinmemektedir.



5 Nisan 2012 Perşembe

Ömer Hayyam'dan Rubailer (3)





İsyan edip karşında duracağım, neredesin?
Karanlığı, ışığa yoracağım, neredesin?
İbadete karşılık cenneti alacaksam,
“Bağış mı ticaret mi” diye soracağım, neredesin?



----------------------------------------------------------------------


O bilginler ki evrenin özetidirler;
Düşüncelerinin atı göklerde gezer;
İş kavramaya gelince Senin özünü
Şaşkınlıktan Felek gibi başları döner.


----------------------------------------------------------------------



Benim varlığım senin yaptığın bir nakış;
Türlü garip renklerini hep senden almış;
Kendimi düzeltmeye nasıl varsın elim:
Senden güzelini yapmak bana mı kalmış?


-----------------------------------------------------


Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye?
Ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim kubbe?
Aklın yollarıyla ölçüp biçemezsin bunu sen
Mantıkların, kıyasların sökmez senin bu işte.






Aşk bir beladır, ama Tanrıdan gelme;
Halk neden karşı kor Tanrı emrine?
Bize her şeyi yaptıran kendi madem,
Kulu sorguya çekmenin alemi ne?



-------------------------------------------------------------------------


Dünyayı allar pullar boyarlar gözünü;
Aklı olan hor görür süsünü püsünü.
Kimler geldi gitti, kimler gelip gidecek:
Al gelmeden alacağını, doyur gönlünü.





Öldürmek de, yaşatmak da senin işin;
Bu dünyayı gönlünce düzenleyen sensin.
Ben kötüyüm diyelim, kimde kabahat?
Beni böyle yaratan sen değil misin?



------------------------------------------------------


Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?





İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel:
Ama Tanrı kanar mı bunlara?



------------------------------------------------------------------------


Öldürmek de, yaşatmak da senin işin;
Bu dünyayı gönlünce düzenleyen sensin.
Ben kötüyüm diyelim, kimde kabahat?
Beni böyle yaratan sen değil misin?

1 Nisan 2012 Pazar

Ömer Hayyam'dan Rubailer (2)





Tanri bizi çamurdan yarattığında,
Biliyordu bu dunyada ne işimiz olacak.
işlediğim günahlar hep onun emriyledir,
O halde cehennemde beni niçin yakacak?












Kör cehalet çirkefleştirir insanları.
Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verecek bir cevabım var elbet
Lakin bir lâfa bakarım laf mi diye,
Bir de söyleyene bakarim adam mi diye..










''Irmaklarından şaraplar akacak'' diyorsun,
Cennet-i alâ meyhane midir?
''Her mümin’e iki huri'' diyorsun,
Cennet-i alâ kerhane midir?









Bu dünyadan başka bir dünya yok.. arama, 
Senden benden başka düşünen yok.. arama! 
Vaz geç ötelerden, yorma kendini, 
O var sandığın şey yok mu, o yok.. arama!