5 Şubat 2011 Cumartesi

Hıncal Uluç'un, Defne Joy Foster'in ölümünün ardından Sabah Gazetesi'ndeki köşe yazısında kaleme aldığı, tepkilere neden olan yazısı: ''SU TESTİSİ SU YOLUNDA KIRILDI''


İşte o yazı:
Asıl ölü, hem de "Yaşayan Ölü" İlker Yasin Solmaz. Defne'nin kocası İlker Yasin Solmaz'la ilgili tek satır yok.. Asıl trajediyi yaşayan adamın adı geçmiyor nerdeyse, haberler ve yorumlarda..
İnsanlık ölmüş sanki.. Defne öldü.. Onun için her şey bitti..
Ama bu genç adam yaşayacak..

18 aylık bebeği ile yaşayacak.
Yarın o bebek aklını başına toplayacak yaşa geldiğinde "Baba bana annemi anlat" diyecek.

Ne anlatacak İlker Yasin?.
Gencecik, hayat dolu karısı, 18 aylık bebeğinin annesi beklenmedik şekilde ölmüş.. Ona mı ağlayacak İlker Yasin.. Yoksa bir bekar evinde, sabaha karşı kanında tonla alkolle ölü bulunmuş, ona mı çıldıracak?..
Hadi kendinizi İlker Yasin'in yerine koyun dostlarım.
"Acun yarışmayı durdursun.. Kupayı da Defne'nin 18 aylık bebeğine versin" diye hamasi bir tavsiyede bulunan Sevgili Yüksel'e sorum var..

Defne senin eşin olsaydı, dikkat et, sadece "Olsaydı" diyorum.. O "Mesela" yı okurken bile ne hale geldiğini tahmin ettiğim için.. "Defne senin karın olsaydı, gene bu yazıyı yazar mıydın.."
Kerem'in adını duyunca, Gökmen Özdemir'i aradım, Vatan'dan.. Arkadaşı..

"Sor bakalım kerataya, evli barklı ve çocuklu kadını niye götürmüş evine" dedim. "Sordum bile ağbi" dedi, Gökmen.. "Vallahi daha o gece tanıştık. İkimizin de kafası iyiydi. Gittik işte" demiş, Kerem..
Defne'yi nerdeyse "Azize" ilan eden Ayşe kardeşim..
İşte anlatmak istediğim bu..
Bizim zamanımızda Aşka düşülürdü..
Daha tanıştığın gece, eve, yatağa koşmanın adı da love.. Ama onun fiili başka.. Aşk Yapmak.. Making love..
Benim aşka düşmeye saygım var.. Ama aşk yapmaya yok..
İnsan evliyken de âşık olabilir. Evli birine de âşık olabilir.. Gönül ferman dinlemez, demiş eskiler.. Durup dururken dememişler.. Yüzlerce yıllık deneyim..

Gönül ferman dinlemez tamam ama, 18 aylık bebeği olan evli genç kadın da, daha o gece tanıştığı erkeğin evine koşmaz..

Bunu bana kimse kabul ettiremez. Ben mahalle baskısından da korkmam. Kafamı kesseler düşündüğümü söylerim..
Defne boşanma kararı almış mı?. Mahkemeye baş vurmuş mu?. Evini ayırmış mı?. Ayrı mı yaşıyor eşinden, bebeğinden..
Bilmiyorum.. O konuda satır okumadım, ne öncesinde magazin sayfalarında. Ne de ölümü sonrası haberlerde ve yorumlarda..
Yani..

Ortada çok açık, çok seçik bir "İhanet" var.. Hem de aşk aldatması bile değil. Bir gecelik macera/ One night stand için, aldatılan bir koca ve unutulan bir bebek..Ölmüş.. Allah rahmet eylesin..Ama böyle bir insana, öldü diye saygı duymamı kimse benden beklemesin..Astım hastasıymış. Fena halde sarhoşmuş. Bilinen o. Alkol mü?. Son zamanlarda zararı bilimsel araştırmalara konu olan, bir nevi doping, enerji içeceklerinin aşırı kullanılması mı?. Uyuşturucu mu?. 10 gün içinde Adli Tıp gerçeği açıklayacakmış.. Öğreneceğiz.
Ama benim görüşüm değişmeyecek. Defne'nin ölümü tipik bir
"Su testisi, su yolunda kırıldı" olayıdır!.. 

Kaynak: 04.02.2011 Sabah Gazetesi'nden alıntıdır. Haberin tamamını http://www.sabah.com.tr'den/ izleyebilirsiniz.


Aldığı tepkiler üzerine ''POPO YALAYICI''larına verdiği cevap, yine çok konuşulacak.



Buna karar verdim. Çünkü akıllı biri olsam: AKP' nin yanında olduğumu, Recep Tayyip Erdoğan'dan        başka büyük olmadığını ülkemde onikimilyondan fazla açlık sınırında insan bulunmadığını, üç milyon işsiz olmadığını, emekli ve işçilerin refah içinde olduğunu, yakında Avrupa Birliği'ne gireceğimizi, AKP hükümetinin muhteşem   bir hükümet olduğunu söyleyip, istediğim kanalda en iyi parayla istediğim işi bulup, reklam filmlerinde boy göstererek, acayip para kazanır gül gibi geçinirdim.

Müjdat Gezen'in cevabı;
''Bana bakın satılmışlar.. Bana bakın AKP uşakları ve popo yalayıcıları.. Benim korumalarım yok, zırhlı arabalarım yok, silahım yok.. Daha doğrusu ben böyle zannediyordum.. Ama varmış. Bu ülkede gerçek Atatürkçü gençler varmış. Gerçek onurlu insanlar varmış. Öğrencilerim dışında yürekli pek çok öğrenci varmış.. Elli yıldır kimseyi kandırmadığımı, düşüncelerim uğruna hapis yattığımı ve tek çıkarımın onların çıkarı olduğunu bilen kitleler varmış.



"Mış" demem haksızlık olur. Biliyordum. Ama bu denli atik davranacaklarını bilmiyordum.. Aldığım riyasız telefonlar, fakslar, mailler satılmışları çok azınlıkta bıraktı.. Size başbakan sofrasında yemek yiyip "haklısınız efendim" diyen sanatçılar mı lazım?.. Ben onlardan değilim. SizeBen onlardan değilim.
Size 'popo yalayıcı', suya sabuna dokunmayan "siz bilirsiniz efendim" diyen sanatçılar mı lazım? Ben o değilim. Size muhalefet etmeyen, el etek öpen, "padişahım çok yaşa" diyen sanatçılar mı lazım? O ben değilim. Ben, kendini bildi bileli fikirlerini açıkça söylemekten korkmayan, dümdüz biriyim. Yaptıklarımı, söylediklerimi herkesin beğenmesini istemem.

Neden bir hırsız, bir üçkağıtçı, bir yağcı, bir sahtekar benim yaptıklarımı beğenecekmiş?.. Herkesi mutlu etmek gibi bir niyetim hiç olmadı. Söylediklerimden mutlu olmayanlar dönüp kendilerine bakacaklar. "Bu adam ne dedi de biz kızdık?" diyecekler.. Ben yetmiş yıla yaklaşan ömrümü toplumuma verdim. Bundan mutlu olmayanlar kendilerine dönüp bakacaklar. "Bu adam neler yapmış, ben ne yapmışım?" diye kendilerini bir gözden geçirecekler. Her türlü eleştiriye açık bir meslek yapıyorum. Beğenen de olacak beğenmeyen de. Ama,tehdit, küfür, hakaret oldumuydu, orada aynen sizin anladığınız dilden giderim.
Kaynak : internethaber.com



Ahmet Altan'ın Babası Çetin Altan'ın 27.05.1960 darbesinde, Askerî Darbeyi öven yazısı.
(Milliyet Gazetesi 28.05.1960)